“İnsanlık olağanüstü bir durum ile karşı karşıya”

493

Kütahya Dumlupınar Üniversitesi (DPÜ) tarafından düzenlenen, “Olağanüstü Durumlarda Manevi Danışmanlık ve Rehberlik Sempozyumu” başladı. Sempozyuma Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş video mesaj gönderirken Kızılay Genel Başkanı Kerem Kınık ve Üsküdar üniversitesi Rektörü Nevzat Tarhan, video konfernsla katıldı.

“BUGÜN İNSANLIK OLAĞANÜSTÜ BİR DURUM İLE KARŞI KARŞIYA”
Güzel Sanatlar Fakültesi Ahmet Yakupoğlu Amfisi’nde düzenlenen sempozyumun açılış konuşmasını yapan DPÜ Rektörü Prof. Dr. Kazım Uysal, bugün insanlığın olağanüstü bir durum ile karşı karşıya olduğunu belirtti.
Yeni tip koronavirüs (Kovid-19) karşısında tüm insanlığın aciz kaldığını ve bu musibetin insanlığa verdiği çok önemli dersler ve mesajlar olduğunu dile getiren Uysal, şunları söyledi:
“İnsan, fıtrata müdahale etmemelidir. Allah’ın koyduğu fıtrat kanunlarına uymalıdır. Muvaffakiyetsizliğin ve musibetin yegâne sebebi, fıtrata muhalefet ve müdahaledir. Musibetten korunmak fiili duayı yapmak, yani tedbir almakla mümkündür. Fiili dua ise ilim ile olur. Fay üstüne ev yapmak ve insan fıtratına uymayan gıdalarla beslenmek musibete davetiye çıkarmak, musibeti fiilen istemektir. İnsan bu dünyaya zevk sürmek için gelmemiştir. Kazanımlarını zevke, sefaya ve eğlenceye değil gerçek hayatta lüzumlu olan hususlara harcamalıdır. İnsanlığın büyük kısmı açken, zevk ve sefa içinde bir hayat sürdürülemez. İnsanlık hayat tarzını değiştirmelidir ve değiştirmek zorundadır. Temizlik, en önemli fıtrat kanunlarından birisidir. İnsan eli değmemiş her yer temizdir ve temizlenir. Allah temizdir, temiz olanları sever. İnsan temiz olmak, temiz gıdaları yemek ve bulunduğu ortamı temiz tutmak zorundadır. Allah’ın güç ve kudreti karşısında insan kibirlenmemeli, başkasını hor ve hakir görmemelidir. Savaşı ve sömürüyü değil yardımlaşmayı esas almalıdır. O, isterse en küçük mahluku ile de dünyayı hizaya getirebilir.”

KIZILAY GENEL BAŞKANI KEREM KINIK, SEMPOZYUMA ÇEVRİMİÇİ KATILDI
Kızılay Genel Başkanı Kerem Kınık, çevrimiçi olarak katıldığı sempozyumda, afet kurumları olarak, insanların en zor zamanlarında yanlarında olmaya, onların yaralarını sarmaya, onurunu korumaya, varlıklarını devam ettirebilecek insani destekleri vermeye çalıştıklarını söyledi.
Gerek doğal gerekse beşeri kaynaklı afetlerde, yapmaya gayret ettikleri şeyin insanların maddi ve manevi bütünlüğünü korumak olduğunu belirten Kınık, şöyle konuştu: “İnsanın bedeni, uzuvları, organları yaralanır ve tıbbi bakıma ihtiyaç duyar. Aynı şekilde insanın ruhsal, manevi dünyası da yaralanır ve onlar da bakıma ihtiyaç duyar. İnsanları, özellikle çocukları o maddi zararlardan korumak için nasıl çırpınıyorsak aynı şekilde ruh dünyaları da yaralanmasın diye korumamız gerekiyor. Çünkü insan maddi ve manevi birlikteliğiyle sağlıklı olabiliyor. Dolayısıyla hem bedenin hem de ruhun gıdalara ihtiyacı var. Bunun ikisini birlikte verebilmek gerekiyor.”

“İNSANLAR AFET ÖNCESİNDE HAZIRLIKLI OLMALI”
“İnsanların karşılaşmış oldukları bu sorun ve sıkıntıları atlatabilmeleri için aslında afet öncesinde hazırlıklı olmaları gerekiyor.” diyen Kınık, “İnsanların yaşadıkları felaketlerin bu dünyada yaşanabilecek, insanın başına gelebilecek şeylerden, tehlikelerden, musibetlerden, imtihanlardan olduğunu önceden insanlara bildirmek gerekiyor. İnsan maksimum lezzet ve haz ile minimum eziyet ve sıkıntıya meyyal bir hayat sürmek, hiç hastalanmamak, başına hiçbir şey gelmesin istiyor. Ama yaşadığımız dünya böyle bir dünya değil. Doğanın bir parçası olarak doğa neyi yaşıyorsa bizim de kaderimiz o.” diye konuştu.
Bir toplumun veya bir insanın başına sıkıntılı haller geldiğinde normal rutinini devam ettiremediğini dile getiren Kınık, şunları kaydetti:
“Ama o durum ortadan kalktığında tekrar eski haline dönebilmesi gerekir. Bizim bugün insana ve topluma sağlamaya çalıştığımız bu mukavemettir. Biz özellikle afetlerde psiko sosyal destek temelli yürüttüğümüz çalışmalarda da görüyoruz ki afetin öncesinde yapacağımız çalışmalar afet anında yaptığımız çalışmalardan çok daha etkili sonuçlar oluşturuyor. Dolayısıyla Kızılay olarak toplum temelli bir afet yönetimi modeline geçtik. Afetler olmadan önce bilinç oluşturarak, afet zararlarından vatandaşlarımızı koruyarak, onları psikolojik olarak yaşayacakları bu stresli ortama bu anlamda hazırlayarak, o ortam oluştuğunda ne yapacağını bilen, telaş etmeyen insanlar ve topluluklar oluşturmaya, bu süreçte onlara destek olmaya çalışıyoruz.”

DİYANET İŞLERİ BAŞKANI ALİ ERBAŞ, SEMPOZYUMA VİDEO MESAJ GÖNDERDİ
Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş “Gözle görünmeyecek kadar küçük bir virüsün tüm dünyada hayatı alt üst etmesi ve insanlığın bu ani değişim karşısındaki acziyeti, elbette ibretlik bir durumdur” dedi.
Tarih boyunca insanlığın pek çok zorluk, sıkıntı, afet ve musibetle karşılaştığını hatırlatan Erbaş, musibet ve meşakkatler karşısında ideal tavrın ve mümince duruşun önemli ilkeleri olduğunu, öncelikle yaşananlara, hayata ve olaylara varoluşun ana prensiplerini dikkate alarak ibretle bakılması ve bunlar üzerinde tefekkür edilmesi gerektiğini söyledi.
Bugün dünyanın ve tüm insanlığın çok ciddi sorunlar ve sıkıntılarla karşı karşıya olduğunu belirten Erbaş, şöyle konuştu: “Gözle görünmeyecek kadar küçük bir virüsün tüm dünyada hayatı alt üst etmesi ve insanlığın bu ani değişim karşısındaki acziyeti elbette ibretlik bir durumdur. Bugün bir kez daha ortaya çıkmıştır ki insanoğlu sahip olduğu bütün imkan ve yeteneklere rağmen temelde aciz ve zayıf bir varlıktır. Karamsarlık, korku ve endişe gibi durumlar bu zayıf tabiatın en belirgin göstergelerindendir. Fakat hayatı yaşanabilir kılan, endişe veya korkudan ziyade güven duygusudur. Dolayısıyla en güvenli sığınak olan Cenab-ı Hakk’ın eşsiz kudretine, ilim ve hikmetine olan inancı bir an bile yitirmeden O’na dayanıp güvenmek ve O’ndan yardım dilemek, hayata dair büyük bir motivasyon sağlayacaktır.”
Erbaş, musibetler karşısında mümince tavrın bir ilkesinin de tevekkül ve ilahi iradeye teslimiyet olduğunu, bir yandan tedbir alırken diğer yandan takdire rıza göstererek isyan ve taşkınlık değil, imanla olaya yaklaşmak gerektiğini vurguladı.

“İNSANLIK DİNİ YOK SAYARAK HUZURLU VE MUTLU OLAMAMIŞTIR”
“Tarihi tecrübe göstermiştir ki insanlık maneviyatı dışlayarak, dini yok sayarak huzurlu ve mutlu olamamıştır.” diyen Erbaş, “Batı düşünce tarihinde bir dönem hakim olan ve tüm kutsalları birer hurafe kabul eden katı pozitivist anlayışın insanı bir makine ile eş gören çıkmaz bir sokak olduğu kısa sürede anlaşılmıştır. Buna karşı İslam’da din-bilim, vahiy-akıl çatışması hiçbir zaman kabul görmemiş, tüm kainata Allah’ın ayetleri nazarıyla bakılmıştır.” ifadesini kullandı.
Erbaş, insanın maddi tarafından daha da güçlü ve etkili ruhi ve manevi bir yönü bulunduğunu dile getirerek şunları kaydetti: “Bu nedenle insanın maddi, biyolojik, sosyal, psikolojik ihtiyaçları olduğu gibi manevi ihtiyaçları da bulunmaktadır. Şüphesiz her bir yön için konunun uzmanları ve ilgili kurumlara görevler düşmektedir. İnsanın manevi yönüne katkı yapacak ve bu konuda sorumluluk alacak kurumların başında Diyanet İşleri Başkanlığımızın geldiği açıktır. Bu sebeple Başkanlığımız, camilerimizi ve Kur’an kurslarımızı Hz. Peygamber’in Mescidi Nebisi örnekliğinde olduğu gibi kadınıyla erkeğiyle, küçüğüyle büyüğüyle herkesin rahatça gelebildiği birer ilim merkezi ve huzur mekanları yapmak için çalışmaktadır. Bunun dışında Başkanlığımız talep ve ihtiyaçları da göz önünde bulundurarak manevi danışmanlık ve rehberlik alanında önemli çalışmalar yürütmektedir. Kronolojik olarak zikretmek gerekirse ceza infaz kurumlarında, aile ve dini rehberlik bürolarında, sosyal hizmet kurumlarında, kadın konuk evlerinde, huzurevlerinde, sağlık kuruluşlarında, bağımlılıkla mücadele alanında ayrıca gençlere, engellilere, göçmenlere, afetzedelere özel eğitimlerle desteklenen personelimiz marifetiyle söz konusu hizmetler sunulmaktadır.” AA




Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir